20 Mayıs 2013 Pazartesi

Gün biterken...


Bir gün daha bitmek üzere. Berbat geçen bir histoloji sınavı... Mahkeme suratlı bir biyokimya hocasıyla 4 saatlik dersten çıkmış olmanın stresi... Yakın arkadaş denilen insanla araya giren soğukluk, güneşsiz uyanılan ve dahi kapalı devam eden bir havaya sahip bu soğuk şehirde kendimi nasıl neşelendirebilirim çabası... Eve gelip yurdun sularının 24 saat kesik olduğunu öğrenmemle girdiğim kriz...  

Baktım 24 saat sussuz geçirmek kaderde var, gittim 9 litre su aldım geldim aşağıdaki marketten. Yurdun hemen aşağısında minik bi bakkal tarzı bir yer var, sağolsun orda çalışan adam kimin ne yaptığını, ne zaman hangimizin ne sınavı olduğunu, hangimizin depresyonda hangimizin diette hangimizin partilerde sabahladığını adı gibi bilir. Gittim, suları aldım, o anda baktım beni inceliyor. Bozuntuya vermeden hal hatır sordum. ''Dünkü hangover halin geçmiş, kendine gelmişsin'' dedi dalga geçercesine. O an başımdan aşağı kaynar sular indi. Evet, dün üzerimde geceden kalma bluzum, silinmeye yüz tutmuş hafiften akmış makyajımla sabah sabah bir hararetle su almaya koştuğumda o kafayla artık ne anlattıysam, adamla bildiğin bütün gecenin dedikodusunu yapmışız. Bir de bugün sınav dolayısıyla ceket bile giymişim, ciddiyetim doruklarda. Yani bugünkü o aklı başında kızcağızdan hayatta dün o halde olmasını beklemez kimse. Ciddi görüntümün de yardımıyla hemen durumu toparlayıp muhteşem manevralarla kibarca yuvarlak cevaplarla adamı susturdum. Cesaret edip, dünün daha detaylı bir değerlendirmesini yapamadı yüz bulamayınca tabii. Sularımı kucakladığım gibi çıktım dışarı.

Kelebek etkisi filmini bilmeyen kalmamıştır herhalde. Geçen hafta bu filmi kenarından köşesinden hatırlatan bir film izledim. ''Mr. Nobody''... Film iki buçuk saatlik hakikaten izlenilen her bir dakikasının hakkını veren bi şaheser ama uzun uzadıya sinemasal açıdan değerlendirmeye ne entellektüelitem izin verir, ne de zamanım yeter... İzlemiş olanlar bilirler ki o filmden kalkan herkesin kendi kendisiyle saatlerce süren bir hesaplaşmaya başlayacağı gerçeği mevcuttur. Aklınıza binbir türlü soru gelir...

''Ya o yolu değil de bunu seçseydim?''

''Ya buraya gelmemi sağlayacak sebeplerim olmasaydı da eski üniversitemde kalsaydım?''

''Ya o gün markete gitmek için 5 dakika erkenden kapıdan dışarı adımımı atsaydım?''

Kulağa çok saçma gelen bu soruların hikmeti film izlenip bittikten sonra anlaşılıyor. 

Basit bir barbekü partisine aldığım daveti iki kez reddetmemle başlayan serüven eğer o gün yatağımın içinde uyuyakalmayı seçecek olsaydım bambaşka birşekilde sonuçlanabilirdi. O gün hayatıma giren insanlar hala daha benimle çok yakında nefes alsa da varlığından bile haberdar olmayacağım insanlar olarak kalabilirlerdi mesela. Ya da bilmeden sebep olduğum onca değişiklik olmayabilirdi evrende. Ben dışarı çıkmazdım o gece, benimle tanışan insanlar ben yerine belki barda oturan bir başka insanla  tanışırdı. Diğer kız gayet yakın davranıp dans ederdi mesela, ona asıl yaklaşması gereken adamsa bambaşka bir kadına giderdi. Böyle zincirleme kaç yanlış eşleşmelere sebep olurdum kim bilir... Belki de tam tersi... Gitmeseydim o gün orada bir kişi hayatına girecek doğru erkekle tanışacaktı belki... Öyle çok olasılık var ki oturup düşündüğümde. En yakın arkadaşımla giderken tartışıp araya soğukluk girmezdi mesela o gece evde otursaydım. O soğukluk neticesinde daha bir yakınlaştığım başka bir arkadaş grubuyla harika vakit geçirmezdim...

Yani neymiş? Yaratıcı bir yandan alırken, diğer yanda aldığının yerini hep en iyisiyle doldurmakla meşgulmuş aslında. Şuan kaybettiklerime oturup gözyaşı dökerken, aslında ''Herşeyde bir hayır vardır'' gelenekselliğinden uzaklaşmış, kaybolmuşum nedense... O kadar uzun süre olmuş ki sahip olduklarıma şükretmeyeli, ya da bardağın dolu tarafına bakmayalı... 

Kanatlarının titreşimiyle bir yerlerde fırtınaya neden olabileceklerinin farkında olmadan huzur içinde yaşayan o minik kelebekler kadar farkındalıktan uzak, bir oraya bir buraya savrulmak istiyorum. ''Nasıl olacak, ne yapmalı, acaba ne derler?'' sorularından bihaber yaşamaya devam edebilmek, insanları deli edecek bir vurdumduymazlıkla atlamak herşeye... Evet, sanırım tek ihtiyacım bu...

***

Artık günü, binbir çeşit doku fotoğrafı ve kitaplarla yakın ilişki içerisinde bitirme zamanı... 

Sınavdan sonra da bu sevgi pıtırcığı pozitif ruh halim devam eder umarım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder